H. Vural VURAL
( E ) Dz. Kur. Kd. Alb.
Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her
köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.
Bütün bu şeraitten daha Elîm ve daha Vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, İKTİDARA SAHİP OLANLAR GAFLET ve DALALET ve hattâ HİYANET içinde bulunabilirler.
Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî
emelleriyle tevhit edebilirler.
Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi,
VAZİFEN; TÜRK İSTİKLAL ve CUMHURİYETİNİ KURTARMAKTIR.
MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET, DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA, MEVCUTTUR.....
GAZİ M.K. ATATÜRK - 20 Ekim 1927.
"YA DEVLET BAŞA YA KUZGUN LEŞE"
Ekranlardan canlı olarak yayınlanan görüntülere bakınca sanırsınız ki; "Ulusal Takım Dünya Şampiyonu olmuş" da yurda dönüyor.Bir coşku, bir sevinç, bir kıyamet.
Oysa dönenler, hangi bireysel ya da toplumsal gerekçeyle olursa olsun, bu devlete baş kaldırarak dağa çıkmış, bölücü örgütün elemanı olarak ihanet yemini etmiş, asker, polis, korucu, sivil vatan evlatlarını öldürmüş veya öldürmeye azmetmiş nice ocağa ateş düşürmüş teröristler. Yani uyuşturucu bağımlısıyken kurtulmak için rehabilitasyon merkezine başvurmuş kurbanlar değil!
Lutfetmişler! Kesin dönüş (!) yapıyorlar ve "Barış güvercinleri hoşgeldiniz" , "Cudi sizinle yaşam buldu"gibi son derece anlamlı(!) ve de duygulu(!) pankartlarla karşılanıyorlar. "Şehitler ölmez, vatan bölünmez" sloganına cevap verircesine. Karşılayanlar kim? Üreyip üreyip sokağa dökülen, açılımla, sloganla, havadaki iki parmakla iş bulacağını, karnının doyacağını sanan bir kısım safdiller ile, onları sömürerek dünyalığını yapan, ağalığını sürdüren, liderlik egosunu tatmin eden, devletten de maaş alan iki yüzlü sömürgenler.
Böyle davranmaları konusunda talimat aldıkları kişi de malum. Böylece şu da anlaşılmış oldu ki; meğer terörist başı İmralı'da bunca masraf ve tertibatla cezasını çekmek için değil, bir "Çılgın Türk" tarafından kazaya kurban gitmesin de bugünlere gelebilsin diye korunmak için bulunduruluyormuş!
Neyse....de, bu "alaylı mühendisin çizdiği yol haritası"na göre, "Tövbekar teröristlerin" ifadelerini alıp 24 saatte serbest bırakan "devlet şefkati" nin sahipleri, cenazelerde metanetini koruyup "Vatan sağolsun" diyen şehit yakınlarının haklı isyanına nasıl bir cevap vermeyi düşünüyorlar acaba?
Onlar ki; Ordu komutanı, rektör, parti başkanı, gazeteci v.s. kim olduğuna bakmaksızın sabah karanlığında derdest edip içeri tıkacak kadar gözüpek,terörle mücadele etmiş askerleri hayali darbe senaryosuyla suçlayıp, tedavilerine bile izin vermeyerek, yakınlarına "bu vatan için ailece çektiklerimize değer miydi?" dedirtecek kadar katı iken, şimdi; vatana göz dikenlerin, vatan için ölenlerden daha şanslı olduğunu çağrıştıran bir hoşgörüyle, şehitlerin kemiklerini, gazilerin gönüllerini sızlatmak pahasına, "kimsenin telkini ve direktifi olmaksızın" çözümden yana pek kararlı görünüyorlar.
Ne var ki; Biz sıradan vatandaşlar, "MGK'da en uzun süreli toplantı", "Cumhurbaşkanı/ Başbakan dedi ki...", "Genelkurmay'dan çok sert açıklama!" gibi haberlerin toplumda etkisinin neredeyse sıfırlandığını, inandırıcılığının kalmadığını üzülerek görüyor, kaygılanıyor, dinci ve bölücü kuzgunların leş aradığı bu karanlık dönemde, gaflet ve dalalet içinde, refleksiz, öngörüsüz, "benden sonra tufan" yaklaşımında gün sayan uyuşuk kadrolarla yönetilemeyen devletimize karşı büyük bir "güven bunalımı" yaşıyoruz.
Yüce Atatürk'ümüzün Cumhuriyeti gençlere emanet ederken; Onların o temiz yürekleri ve vatan sevgisiyle beslenen heyecanlarıyla, makam, araba, lojman, ömür boyu ayrıcalıklı imkan gibi küçük hesapları düşünmeksizin, satılmadan, beyni yıkanmadan, yani damarlarındaki asil kan henüz kirlenmeden gerekeni yapacaklarına neden inandığını da şimdi çok daha iyi anlıyoruz!
Reşit Çağın
20 Ekim 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.